Farkında Ol #1
Blogda önceki haftalarda konuştuğumuz önemli bir konu vardı: tüketim çılgınlığı. Modernizmin insanı getirdiği ve kapitalizmin de elinden tuttuğu bu durum bu. Bunu körükleyen şeylerden biri de reklam aslında. Onlardan etkilenmemek artık bir seçenek dahilinde değil. Onlara maruz kalıyoruz ve bir şekilde bizi etkilemeyi biliyor. Bazen üzerine düşünüp "başarısız" bulduğumuz reklamlar bile üzerine düşündürdüğü için başarılı olmuş oluyor aslında. Reklamın iyisi kötüsü olmaz lafı da tam buraya uyuyor diyebiliriz. Bir şekilde ürünle etkileşime giriyoruz sonuçta. Peki sadece bunlar mı? Aslında hayır. Sadece müşteriler ve ürünleri pazarlayanlar arasındaki ilişkiye bakmak biraz sığ olur. Bu ilişkiye mühendisler de dahil olmuş durumda.
Bozmak için Yap
Bu tartışma belli bir süreden beri canlılığını koruyor diyebiliriz aslında. Bunu en bariz görebileceğimiz yer akıllı telefon pazarı. Pazarda büyük yere sahip telefon üreticilerinin her yıl ürettikleri ürünlerin tekrar tekrar satılabilmesi için kendileri için sürdürülebilir bir yol bulması şeklinde bakabiliriz buraya. Aslında genel olarak çoğu elektronik aletlerde görebileceğimiz bozulan ya da ömrü hemen kısalan batarya problemleri, depolama alanlarının kısa bir sürede dolması ve birden donmaya başlamaları bu komplonun hemen hemen dayanakları arasında gösteriliyor. Buna inanıp inanmamak bir kenara aslında hali hazırda tüketim ömrü denilen bir kavramla karşı karşıyayız. Raf ömrü olarak gıdalara böyle bakıyoruz ki normali de budur fakat elektronik aletler ya da kıyafetler? Onlar da öyle midir? Bir cihazın kullanım ömrü cidden 4 yıl mıdır?
Aslında nesil olarak biz gençler bunlara çok daha alışığız. Sonuçta eşyalar eskir ve yenisiyle değiştirmen gerekir ama bize kadar bunun böyle olmadığını da görebiliriz. Anne, babalarımızın bir eşyayı çok daha uzun seneler kullandığını görmüşüzdür. Bu kuşak farkından çok daha fazlası. Sadece insanlar olarak biz değişmedik, değişen bir pazar da vardı. 1901 yılından beri yanan Yüzyıllık Işık adındaki ampul bunun belki de en büyük kanıtlarından birisi. O dönemde yapılan bazı ürünlerin sağlamlığı şaşırtıcı. Sonuçta o ampul yazılım güncellemesi beklemiyor belki de temel mesele o.
Bu konuya gelen bir eleştiri de modanın bu durumu körükleyen bir araç olduğu. Modanın adı üstünde tüketim trendlerini etkileyen bir yapısı var. Her yıl değişen trendlere ayak uydurmaya çalışan insan sayısı şirketleri yeterince tatmin edecek kadar fazla evet ama şunu da bilmemiz gerekiyor ki moda çok insani bir şey. Ne kadar eleştirsek de hep belli dönemlerde bir şeyleri bir şeylere yakıştırdık ve böylece bir beğeni anlayışı oluşturduk ve bu çeşitli zamanlarda karşımıza çıktı. Paris'teki bir defilede de böyle oldu Antik Mısır'da da. Evet ama bu yine de gözler önündeki onca istatistiği de yalanlamıyor. Her 2 kişiden biri istenmeyen kıyafetlerini çöpe atıyor ve bu çok büyük bir atık oluştuyor. Peki bu işin içinden nasıl çıkabiliriz? İnsanlara satın almayın dersek çok kolaya kaçmış oluruz. Bu öneri pek de muhataplarıyla buluşacak gibi değil. Burada aslında bakışlarımızı değiştirmek gerekiyor. Önemli olan insanların satın alacağı kadar aldığı da aynı zamanda. Hali hazırda üstünde duran kıyafet ya da çekmecede duran bir hesap makinesi gibi... Satın almanın bir diğer opsiyonu kiralamak ve kiraya vermek burada imdadımıza koşuyor gibi. Kiralama işlemlerinin daha fazla teşvik edilmesi hem insanların ihtiyaçlarını daha hızlı ve daha ucuza gidermesini sağlayacak hem de döngüdeki ürünlerin hala döngüde kalmasını sağlayacak. Bu sayede o korkunç istatistiklerinin bir nebze önüne geçmek mümkün olabilecek.
Varsapp için temel motivasyonlarımızdan biri de buydu. Dünyanın ve insanların sağlığı için fayda getirmeyen argümanlardan sıyrılıp harekete geçmek. Şu anda da bir kiralama platformu veya uygulaması dışında da bu amacımız için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Farkında Ol serimizin ilk yazısını okuduğunuz için teşekkürler ilerde de sizinle tüketimi konuşuyor olacağız.